Tarım topraklarımız alarm veriyor!

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Saltalı, verdiği röportaj’da ülkemizde tarım topraklarında verimliliğin azaldığına dikkat çekti.

Tarım topraklarımız alarm veriyor!

Tarım topraklarımız alarm veriyor!

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Saltalı, verdiği röportaj’da ülkemizde tarım topraklarında verimliliğin azaldığına dikkat çekti.

19 Nisan 2018 Perşembe 10:14

Yapılan araştırmalarda Türkiye’nin toprak verimliliğinin son 10 yılda yüzde 23 azaldığı belirtiliyor.

Topraklarımız organik madde açısından her geçen gün fakirleşiyor.

Peki, bunun temel nedenleri neler?

Bu riski nasıl yönetiriz?

Prof. Dr. Saltalı ile Türkiye’de toprakların mevcut durumunu değerlendirdik.

Türkiye'nin toprak yapısı ve kalitesine baktığımızda karnesi nasıl? Topraklarımızın organik madde yapısı ne durumda?

Türkiye toprakları, Karadeniz bölgesi hariç, genellikle yüksek pH’lı ve fazla kireçli. Topraklar organik maddece, azot ve fosfor bakımından yetersiz. Mikro bitki besin elementleri açısından bakıldığında toprakların yaklaşık yüzde 49’unda çinko, yüzde 28’inde demir noksanlığı ve bazı bölgelerimizde de bor noksanlığı yaygın olarak görülmektedir. Tüm bu faktörler değerlendirildiğinde topraklarımızın verimlilik açısından iyi olmadığı söylenebilir.

Peki biraz daha somutlaştırmak gerekirse, organik madde içeriğine göre sınıflandırma yaparsak Türkiye’deki tarım topraklarının durumu nasıl?

Toprakları organik madde içeriğine göre sınıflandırdığımızda eğer organik madde içeriği yüzde 1’in altında ise “çok az”, yüzde 1-2 aralığında ise “az”, yüzde 2-3 aralığı için “orta”, yüzde 3-4 seviyesi için “iyi” ve yüzde 4’ten fazla ise “çok iyi ve yüksek” olarak değerlendirilir.

Türkiye topraklarının yaklaşık yüzde 65’inde organik madde içeriği yüzde 2’den az, yüzde 23’ünde ise orta düzeyde. Bu sınıflamaya göre topraklarımızın organik madde içeriği az.

Size göre genel olarak toprakta olması gereken ideal organik madde oranı yüzde kaç?

Toprakların organik madde içeriği yüzde 3’ten fazla olursa iyidir. Toprakların organik madde içeriğini yüzde 2’den yüzde 3’e doğru ne kadar yaklaşırsa o kadar iyidir. Çünkü Türkiye Karadeniz Bölgesi hariç, kurak ve yarı kurak bir iklime sahip olduğu için toprakların sürekli işlenmesi ile organik madde hızla parçalanmakta ve toprakların organik madde içeriği azalmaktadır.

Peki hocam organik maddenin toprakların fiziksel özellikleri üzerindeki etkisi ne?

Organik madde, toprak strüktürünü iyileştirir. Toprağa su girişini, su tutma kapasitesini ve toprak havalanmasını arttırırken, hacim ağırlığını düşürür,  erozyonu önler, kaymak tabakası oluşumunu engeller. Organik madde, toprak işlemeyi kolaylaştırır, koyu rengi ile toprağın sıcaklığını etkiler.

Bu durumda kimyasal ve biyolojik etkileri de oldukça fazla sanırım…

Kimyasal etkisi şöyle… Organik maddenin ayrışması ile ortaya çıkan organik bileşikler, alınamayacak konumda olan bitki besin maddelerini alınabilir hale getirir. Topraklara dışarıdan gelecek etkiye karşı tamponlamasını sağlar, bitki besin maddesi sağlar. Biyolojik etkisine bakarsak… Toprak, mikroorganizmaların enerji ve besin kaynağıdır; mikrobiyal popülasyonu ve aktivitelerini arttırır. Toprak organik maddesindeki besinlerin her yıl yaklaşık yüzde 1-4’ü mikroorganizmaların dönüştürmesiyle bitkilere yarayışlı halde gelir.

Tarım topraklarımızda bilinçsiz şekilde üretim yapıldığı konusunda ortak bir kanı var. Bunun dışında toprakların organik madde bakımından fakir olmasının temel nedenleri neler?

Birçok faktör var…

Ülkemizin kurak ve yarı kurak bir bölgede olması, hayvan gübrelerinin topraklara uygulanmasındaki yetersizlikler, yeşil gübreleme bitkilerinin ekilmemesi, şehirsel organik atıkların yeterli düzeyde organik gübreye dönüştürülememesi gibi faktörler var. Bunun yanında koruyucu ve azaltılmış toprak işleme uygulamasındaki yetersizlikler (toprağın çok işlenmesi organik maddenin ayrışmasını hızlandırır), anızların yakılması da önemli bir faktör.

Aslında tüm bunlarla toprağı ciddi anlamda da yoruyoruz o zaman…

Tarımsal üretimde kültürel ve teknik uygulamalar yapılsa dahi, beklenen verimin alınamamasına ‘toprak yorgunluğu’ denir. İnsanların yorulduğu gibi, topraklar da canlı varlıklar olduğu için yoruluyor. Topraklarımızın yorgun, zayıf ve organik madde bakımından zayıf olması tarımsal ürünlerin verim ve kalitesinin düşmesine neden olur. Toprak yorgunluğuna; her yıl aynı tür bitkilerin ekilmesi (münavebeli tarımın yapılmaması), topraklarda besin maddesi eksikliği, hastalık ve zararlıların ve belli organizma gruplarının artışı, her yıl aynı derinlikte sürüm nedeniyle pulluk tabanın oluşması vb faktörler neden oluyor.

Bunun önüne nasıl geçeriz?

Toprakların analiz edilmesi ve analiz sonuçlarına göre bitkilerin beslenmesi gerekir. Toprak yorgunluğunun önüne geçebilmek için münavebeli tarım yapılması gerekir.

Toprakların organik madde içeriğini artırabilmek için ne yapmak lazım?

Bunları maddeler halinde sıralamak gerekirse,

1- Hayvansal gübrelerin topraklara uygulanması,

2- Şehirsel organik atıkların ayrıştırılarak kompost haline getirilerek topraklara uygulamak,

3- Yeşil gübrelemeyi 3-4 yılda bir yapmak gerek. Mesela 3 yılda bir yeşil gübre bitkisine teşvik verilebilir.

Yeşil gübreleme nedir hocam?

Yeşil gübreleme amaçlı bitkilerin (Üçgül, hardal, yulaf, arpa, darı, çim, yonca, fasulye, fiğ, bezelye vb bitkiler) ekilip çiçeklenme döneminden önce sürülerek toprak altına getirilmesine yeşil gübreleme diyoruz.

Toprakların korunması ve kalitesinin artırılmasına yönelik başka neler yapılmalı?

Anızların yakılmaması gerekir. Anızların mekanik parçalayıcılar ile parçalanarak toprak ile karıştırılması gerekir. Torf, leonardit, gidya gibi organik kökenli materyallerin topraklara uygulanması lazım. Bunun yanında koruyucu toprak işleme ve azaltılmış toprak işleme yöntemlerinin yaygınlaştırılması gerekir. Ayrıca toprakların organik madde içeriğine göre çiftçilere bir destek sisteminin devreye sokulmasında fayda var. Mesela taban olarak organik madde içeriği yüzde 2-3 arası olan topraklara dekar başına 25 TL, yüzde 3’ten fazla olana 50 TL gibi destek sistemleri bölgelere göre uyarlanabilir.

Peki hocam toprağın organik madde bakımından zengin ya da fakir olması ne anlama geliyor? 

Toprakların organik madde içeriğinin iyi olması toprak kalitesini ve sağlını artırır. Kaliteli ve sağlıklı topraklarda yetişen ürünlerin verim ve kalitesi daha iyi olur. Topraklarda organik madde içeriğinin iyi olması, bitki beslemek için kimyasal gübre kullanımını azaltır. Çünkü organik maddenin ayrışması ile ortaya çıkan organik asitler topraklarda alınamaz konumda olan bitki besin maddelerini alınabilir hale getirir. Topraklara uygulanan besin maddelerinin bitkiler tarafından alınamaz konuma dönüşmesini azaltır. Uygulanan gübreden bitkinin yararlanma oranını artırır.

Yani aslında karşımıza yine kalite faktörü çıkıyor…

Tabii ki… Toprak kalitesi; toprakların üretim ve verim gücünü yerine getirebilme kabiliyetidir. Kalitesi iyi olan toprakların verim gücü iyi, kalitesi zayıf olan toprakların verim gücü zayıf olur. Tarım yapılan bir toprakta teknik tarımsal uygulamalar yapıldığı takdirde verim ve kalitede azalma oluyorsa toprağın kalitesi zayıf demektir. Toprak kalitesinin fiziksel (toprak bünyesi, yapısı, hacim ağırlığı, toprağa suyun girişi, toprağın su tutma gücü), kimyasal (pH, tuzluluk, mineral N,P,K) ve biyolojik (mikrobiyal karbon ve azot, toprak solunumu, toprakta canlı miktarı vb) göstergeleri vardır. Bu göstergeleri hemen hemen tümünü olumlu yönde etkileyen ana faktör toprak organik maddesidir.

Mesela toprağın organik maddesi artarsa kimyasal gübre kullanımı hangi oranda azalabilir?

Topraklarda yüzde 1 organik madde artışı kimyasal gübre kullanımını yüzde 10-15 azaltırken, verim ve kaliteyi de yine yüzde 10-15 artırabilir. Genellikle kimyasal gübrelerin hammaddelerinin ithal edildiği düşünüldüğünde,  toprakların organik madde içeriğini artırarak dışarı döviz çıkışı azaltılabilir. Dışarı döviz ödeyeceğimize bu kaynakları çiftçilere verelim ve toprakların organik madde içeriğini artıralım.

Konuya biraz daha geniş açıdan bakalım… Tüm bu gerçekler ve şartlar altında tarımsal üretim stratejimizi nasıl belirlememiz gerekir? Nasıl bir üretim ile hem toprağı korur, hem de kaliteli ve verimli ürünler alırız?

Toprağı tarıma (bitkiye) uydurmak yerine, tarımı (bitkiyi) toprağa uydurmak gerekir. Yani bir bölgede tarım yapılacaksa bölge toprakları fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri araştırıldıktan sonra ekolojik olarak bölgeye adapte olabilecek tarım ürünleri yetiştirilmeli. Her bitkinin toprak ve ekolojik istekleri farklıdır. Kirlenmiş topraklarda ve ağır metal içeriği yüksek olan topraklarda (doğal olarak kirli) her istediğiniz bitkiyi yetiştirirseniz, topraktaki ağır metal gıda zincirine karışır ve insanlara ulaşır. Bunun önüne geçebilmek için tarım ürünlerinin hangi bitkinin metalleri kökte biriktirdiği, hangi bitkilerin metali üst organlara ve ürüne taşıdığının araştırılmasında fayda var. Metali kökte biriktiren bitkiyi yetiştirirseniz daha sağlıklı gıdayı elde etmiş olursunuz. Bu noktada detaylı araştırmalara ihtiyaç var.

Bu noktada çiftçinin tarımsal üretim gerçekleştirirken dikkat etmesi gereken temel noktalar neler?

Çiftçiler, gübrelemeleri toprak analiz sonuçlarına göre yapmalı.  Tarım ilaçlarını önerilen dozda kullanmalı. Tarım ilacı kullanıldıktan sonra önerilen süreden önce ürün hasadı yapılmamalı. İlacın yarılanma ömrünü tamamlaması, yani zararlı etkisinin azalması ya da yok olması gerekir. Yukarıda değindiğimiz gibi toprak yorgunluğunu giderici tedbirler almalı ve toprakların organik madde içeriğini artırıcı uygulamalar yapmalı.

İklim değişikliğinin tarımsal üretim üzerindeki olumsuz etkilerini her geçen gün daha çok hisseder hale geldik. İklim değişikliği topraklarımızı nasıl etkiliyor ve gelecekte ne yönde etkileyecek?

İklim değişimi ve kuraklığın tarımsal üretim üzerinde olumsuz etkisi olacağı kesin. İklim değişimine bağlı olarak yağış düzeninde ve yağış şiddetinde de değişiklikler oluyor. Şiddetli yağışlar ile yeryüzüne ulaşan yağmur suyu,  toprakların suyu infiltre etme (suyun toprağa girişi ve toprak içerisindeki hareketi) gücünden fazla olduğu zaman, sular yüzey akışına geçiyor ve toprak içerisine sızamıyor. Böylece hem yeraltı su rezervi azalıyor hem de yüzeydeki verimli topraklar erozyonla kayboluyor. Toprakların infiltrasyon kapasitesini artırabilmek için toprakların organik madde içeriği artırmamız gerekir.

İklim değişikliği gelecekte en çok hangi bölgeleri etkileyecek?

Ülkemizde iklim değişimi ve kuraklıktan en fazla etkilenecek bölgelerimiz İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesinde Iğdır ilimiz. Bu bölgelerde ve alanlarda yüksek çölleşme riski mevcut.

Bu riskleri en aza indirmek adına acil önlem planları arasında neler olmalı?

Tarımsal desenin toprağa uydurulması gerekir. Toprağı tarıma uydurmaya kalkarsak beklenen verimi alamayız ve iklim değişimi ve kuraklıktan olumsuz etkileniriz.

O yüzden bu bölgelerimiz için ekolojik risk faktörleri dikkate alınarak, tarımsal üretim deseninde değişikliğe gidilmesinde fayda var. Kuraklığa dayanıklı bitkilerin yetiştirilmesi, az su tüketen bitkilerin ekilmesi, damla ve basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması, toprakların organik madde içeriğini artırıcı tarımsal uygulamaların desteklenmesi gerekir.

Sonuç itibariyle toprak sadece inorganik bir kütle olmayıp, havayı, suyu, organik maddeyi içermekte ve içerisinde çeşitli canlıları da (çeşitli makro ve mikro organizma) barındırmakta. Bir gram toprakta 1 milyardan fazla canlı (Bakteri, mantar, alg, liken, protozo, karınca, solucan vb.) bulunmaktadır. Toprak canlılarının en önemli besin ve enerji kaynağı organik maddedir. Ölü bitkisel ve hayvansal materyaller organik maddeyi oluşturmaktadır. Sürdürülebilir tarım için toprak kalitesinin muhafaza edilmesi ve geliştirilmesi kritik öneme sahip.

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner374

banner367

banner366

banner360

banner326