"Günümüz Ticaretinde Noksanlık"

Günümüzde ticaret yapma şekli, şemalı, vitrin değişiklikleri yapılıyor lakin kazançlarda bereket olmayınca ayakta ve devamlılığı sağlayamıyor ticaret ile uğraşanlar.

"Günümüz Ticaretinde Noksanlık"

"Günümüz Ticaretinde Noksanlık"

Günümüzde ticaret yapma şekli, şemalı, vitrin değişiklikleri yapılıyor lakin kazançlarda bereket olmayınca ayakta ve devamlılığı sağlayamıyor ticaret ile uğraşanlar.

10 Aralık 2018 Pazartesi 09:46

Kazancın azlık çokluktan ziyadesi bereketli olanıdır…

Bu hafta bereketten yola çıkalım istedim. Halil İbrahim bereketinden…

Her alışverişte söylediğimiz/duyduğumuz; “Allah bereket versin. Bereketini gör. Kesenize bereket. Siftah senden bereket Allah’tan…”

Biri/birileri yemek yiyorsa ya da ürününün hasadını yapıyorsa; “Bereketli olsun…” 

Ve yine sofralardan bir bolluk ve refah duası olan “Allah Halil İbrahim bereketi versin” veya “Allah bereketini artırsın” temennisiyle kalkılmaktadır.

Misâl; seher vakti kalkmak da berekettir.

“Hareket berekettir” veya “Nerde hareket orda bereket” darb-ı meseli de sıkça duyduğunuz bereket ile ilgili güzel ifadelerdir.

Velhâsıl, ‘Halil İbrahim Bereket’inin hikâyesini aktararak konuyu biraz daha pekiştirmek istiyorum

Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.

Büyüğü Halil. Küçüğü ise İbrahim. Halil, evli çocuklu. İbrahim ise bekârmış...

Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin. Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.

Bununla geçinip giderlermiş. Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.

İkiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış :

İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.

Peki, abi demiş İbrahim. Ve Halil gitmiş çuval getirmeye..

O gidince, düşünmüş İbrahim:

Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine

Böyle demiş ve Kendi payından bir miktar atmış onunkine.

Az sonra Halil çıkagelmiş. Haydi İbrahim. De miş, önce sen doldur da taşı ambara.

Peki abi. İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.

O gidince, Halil düşünür bu defa:

Der ki: Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.

Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.

Böyle düşünerek, Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.

Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.

Bu, böyle sürüp gider. Âmâ birbirlerinden habersizdirler.

Nihayet akşam olur. Karanlık basar.

Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile.

Hak Teâlâ bu hali çok beğenir. Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...

Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler. Şaşarlar bu işe.

Aksine çoğalır buğdayları. Dolar taşar ambarları

Bugün "Bereket" denilince, hep bu kardeşler akla gelir ve “Halil-İbrahim Bereketi” sözü de böylece meşhur olur.

Ne diyelim, Allahü Teâlâ cümlemize “Halil İbrahim Bereketi” versin ve o bolluğu, bereketi ve gürlüğü de başkalarıyla/ihtiyaç sahipleriyle paylaşabilmeyi nasip etsin. Âmin…

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner374

banner367

banner366

banner360

banner326