Kahramanmaraş’ta Esnaf Odaları Birliği’ne bağlı odalarda seçim süreci başlamış bulunuyor. Bu süreç, bir isim ya da koltuk değişimi değildir. Bu süreç, depremle ağır yara almış bir şehrin esnafının nasıl temsil edileceğine, haklarını kimin ve hangi anlayışla savunacağına dair bir kader tercihidir.
Önce hakkı teslim edelim.
Bu şehirde görev süresi boyunca vizyoner çalışmalara imza atan, projeyle konuşan, deprem sürecinde sahada olan, esnafını arayan, halini hatırını soran, derdiyle dertlenen oda başkanları vardır. Bu isimler görevlerinin hakkını vermiştir. Şimdi asıl sorulması gereken soru şudur:
Haklı talep eden, projeyle konuşan, gerektiğinde esnaf adına masaya yumruğunu vurabilen bir temsil anlayışı bu şehirde neden hâkim olmasın?
Ve daha önemlisi; bu anlayışa sahip olan başkanlar neden egale edilsin, neden tasfiye edilsin?
Değişim adı altında başarıyı yok saymak, bu şehre kazanç değil kayıp getirir. Değişim; doğruyu koruyarak, yanlışı ayıklayarak yapılır. Şehre, esnafa ve memlekete hizmet eden; kültürüne, ekonomisine ve ticari hafızasına sahip çıkan başkanların önü kesilmemeli, aksine daha güçlü projelerle bayrağı ileri taşımalarına imkân tanınmalıdır.
Ancak gerçekleri de açık yüreklilikle konuşmak zorundayız.
Deprem sürecinde varlığı hissedilmeyen, esnafını arayıp sormayan, dükkânı yıkılanın kapısını çalmayan, problemi olduğunda yanında durmayan, mental olarak yorulmuş ve tükenmiş isimlerin makamda ısrarcı olması bu şehre fayda sağlamaz. Esnaf odaları koltuk değildir; sorumluluktur. O yükü taşıyamayanların, bayrağı vizyoner, çalışkan ve cesur bir babayiğide gönüllü olarak devretmesi en doğru olandır.
Ne yazık ki koltuk bazen tatlı gelir. İşte tam da bu noktada sorumluluk esnafa düşmektedir. Çünkü eğer seçmen oyunu bilinçli kullanmazsa, hiçbir şey kendiliğinden düzelmez. Esnaf artık şu soruları sormak zorundadır:
Kriz anında kim sahadaydı, kim yoktu?
Kim projeyle geldi, kim sadece konuştu?
Kim esnaf adına risk aldı, kim sessiz kaldı?
Gaziantep örneği bu noktada herkesin önünde durmaktadır. Gaziantep’te esnaf talep eder, temsilcisi sesini yükseltir, siyasetçisi geri adım atmaz. Bu yüzden esnaf kazanır. Çünkü orada sessizlik yoktur, tepkisizlik yoktur, dağınıklık yoktur.
Buradan Kahramanmaraş esnafına açık bir çağrı yapıyorum:
Haklı talep eden, projeyle konuşan ve gerektiğinde masaya yumruğunu vurabilen bir temsil anlayışı bu şehirde neden hâkim olmasın? Böyle bir anlayış varken, bu anlayışı temsil eden isimleri zayıflatmak değil, güçlendirmek gerekir.
Son söz nettir.
Esnaf oyunu kullanırken duygusal değil, vicdani ve akılcı davranmalıdır. Kişilere değil, iradeye; sözlere değil, icraata bakmalıdır. Çünkü bu şehir, esnafı susan değil; konuşan, talep eden ve hakkını alan bir şehir olmak zorundadır.
Bu nedenle esnaf çok incelemeli, çok sorgulamalı ve gerçekten sık dokumalıdır. Aksi hâlde değişen sadece isimler olur, sorunlar yerinde kalır.