Eğitime önem vermiş her millet dünya muvazenesinde ilk sözü söyleyen ve dinlenen millet olmuştur. İnsanlık tarihi boyunca bu durum böyle süregelmiştir ve gelecektir de kanısındayım. Halklar arasında büyük bir yarış söz konusu. Bilinçli olan her toplumda vatandaşının insanca yaşamasına olanak sağlayan bir hayat sunma amacı güdülmektedir. Bunu gerçekleştirmenin birincil yolu eğitimdir. İçine doğduğumuz ya da sonradan katıldığımız toplumumuz içinde bu durum söz konusudur. Eğitim süreci uzun, meşakkatli ve sabır gerektiren bir süreçtir ya da bizim algımız da oluşturulmak istenen imaj…

Toplulukların ilerleyişinde bu faktör ne kadar etkiye sahipse bir o kadar da o topluluğu oluşturan insan kaynağını iyi tanıyıp ihtiyaçlarını doğru belirleyip emin adımlarla ilerlemesini sağlamak o kadar önemlidir. Bundan dolayıdır ki çok cesur ve kararlı olmak lazım gelir. Asırlar vardır ki insanlığın gözü kulağı bu cennet Vatan üzerinde olmuştur. Bu topraklarda yaşayan insanlar değerlerine sahip çıkan çok zeki bireylerdir. Bu bizim en büyük kaynağımız ve gücümüzdür. Bu gücün faydalı bir şekilde kullanılması büyük önem arz eder. Sosyal devlet anlayışı bu gücün doğru kullanılması ışığında ortaya çıkmış bir yapıdır; bizce milletimizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma adına uzun yıllardır çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmaların başında yeni Eğitim Kurumları açmak taze kan diyerek atamalar yapmak, daha iyi olur düşüncesiyle ikide bir sınav sistemini değiştirmek vs…

 Daha birçok şey sıralanabilir lakin Zaman gösterdi ki yıllar içinde yapılan bu değişikliklerin ne kadar ilerleme Sağlattığı ortadadır. Bunu söyleyince bize bazı kesimlerin kızacağı hatta verilerle karşımıza çıkıp bakın bu doğru değil diyeceği de kesindir. Oysaki halkın arasına karışıp konuşulduğunda durum tam tersidir.

Sosyal devlet tüm vatandaşlarına eşit mesafede olup aynı hak ve hürriyetleri sağlaması gerekir. Öğrencilerimizin eğitim seviyesi bizim gururumuz olması gerekirken adeta kanayan bir yaraya dönüşmüştür. Kim ne derse desin ülkenin doğusuyla – batısı, zenginiyle - fakiri aynı eğitimi alamamakla beraber aynı kulvarda yarıştırılmaktadır. İnanın o kadar çok sorunlar var ki yazmaya nereden başlayacağıma bile karar veremiyorum. Ağzında hala annesinin süt kokusu durarak başlayan eğitim hayatımız ilerleyen yaşlara kadar devam eder.

Çoğunuzun saçına Ak düşünceye dek gece – gündüz, yaz – kış, soğuk - sıcak uykulu uykusuz demeden hepimiz okul Yollarına aşındırdık. Bu yolda çoğu aile evladına destek çıktı ya da çıkmaya çalıştı. Zira eğitim masrafları ne yazık ki bir o kadar fazla ve çoğu ailenin de belini bükmekte.

Yapılan ya da öyle gösterilen eğitime destek çalışmaları çok yetersiz kalmaktadır. Bunu nereden çıkardığımı sormayın, dünya genelinde okulların başarı seviyelerine bir göz attığımızda kaçıncı sırada olduğumuz mağlum! Eğitim öğretim hayatına bakıldığında öğrencilerimiz bir “At yarışında” mücadele ediyor gibi kendilerini hissetmektedirler. Eğitim kurumlarımızın birçoğunda gerçekleşen uygulamalar bireyin kendisini tanıyıp o doğrultuda yeteneklerini keşfedip ilerlemesini sağlamamaktadır. Öğrencilerimizi hayallerini gerçekleştirmesini ki varsa birkaç mesleğine aşık idealist öğretmenlerimiz imkânsızlıklar içinde gerçekleştirmeye çalışmaktadır ya da bazı özel teşebbüslerle yapılmaya gayret edilse de onların da ne kadar güvenilir ve sağlıklı denetlemelerden geçtikleri ortadadır. Acı gerçek şudur ki, bu vatanın geleceği olan evlatlarımızın hayatı birilerinin ceplerini doldurma adına bir “rant kapısı” haline getirilmiştir. Her yıl yayınlanan veriler öğrencilerin başarılarından ziyade okul masrafları ve ödenecek meblağlar üzerinde dönmektedir. Kimse öğrencilerin o kurumlarda aldığı eğitimin yeterli olup olmadığından bahsedilmemekte; bahseden varsa da bu çok cılız bir ses olduğundan dikkat çekmemektedir. Ayrıca eğitim gibi milletlerin varlığında derinden etkileyen bir faktörün işin ehli olan ellere bırakılması da yadsınamaz bir gerçektir. Fakat bizim ülkemizde bu “Kutsal Kurumun” başına getirilen insanlar ne yazık ki eğitimle uzaktan yakından alakası olmayan insanlardır. Hal böyleyken bizler kalkıp çocuklarımızdan büyük başarılar beklemekteyiz.

Her şeyi kurumlardan mı beklemek gerekir, çocuğun çalışmaları da önemli değil mi? Diye soranınızda olabilir. Lakin şunu da gözden kaçırmamak lazım. Çocuk önündeki rol modellere bakar. Önce aile içi bireylerden sonra çevresinden bu temeli alır; onlar gelecek kaygısı içinde eğitime devam ediyorsa arkadan gelen nesilde ne yazık ki o kaygıdan etkilenir. Birçoğumuz okulları bitirdikten sonra istediğimiz işlerde çalışamayacağımızı bilerek eğitimimizi sürdürmekteyiz. Bundan yıllar önce çekilen İlyas Salman’ın bir filminde “diplomalı hıyarcı ” sözü dikkatimi çekmişti. İzlerken o zamanlar daha çok küçük olmamıza rağmen toplumun içinde bulunduğu bu vahim durumu da anlayabilecek bilinçte yetiştirilmiştik. Şuan aynı durumu insanların uzaya gezme amaçlı gittiği bu çağda bizim gibi birçok arkadaşımız da meslekleri dışında işlerde çalışmak zorunda bırakılarak yaşamaktadırlar. Bu durum milletin adına utanç vericidir kanısındayım. İnsan yaşamını zorlayan birçok etken yetmezmiş gibi bir de yerli yersiz gerekli gereksiz yapılan sınavlar, mülakatlar, görüşmeler vb. çoğu zaman ve para israfı olan uygulamalar öğrencilerimizi “Cinnet” geçirme seviyesine çıkarmıştır.

Birçok nesil bu uygulamalar yüzünden yeteneklerini bile gösteremeden heba olup gitmişler. Bari bir sonraki nesli bu çarpık ve gereksiz uygulamalardan kurtaralım. Sakın akıllara herkes istediği gibi bir yere yerleşsin çalışsın gelmesin. Küresel çağda zamanın getirisi doğrultusunda kurulan özel ve tüzel eğitim teşebbüs alanlarının ihtiyaçları doğrultusunda sosyal devlet anlayışı dışında Eğitim kurumlarında öğrenciler yetiştirilmelidir. Gelecek kaygısı gütmeyen çocuklarımız daha başarılı ve verimli olur düşüncesindeyim. Bazı büyük iş adamları kendi iş alanlarıyla alakalı okullar kurup öğrenciler yetiştirirler. Eğitim verdikleri bireyleri okulları bitince de yine kendi işletmelerinde dolgun maaşlarla çalışma garantisiyle okuturlar. Bu da öğrencilerin sadece ve sadece eğitime odaklanıp Büyük başarılar kazanan bireyler olarak yetişmesini sağlar. Sadece özel teşebbüste olan bir iş adamının eğitimdeki eksik yanlardan birini fark edip kendi gayretiyle gerçekleştirdiği bu proje takdire şayan bir davranıştır. Her kurum kendi alanı ve ihtiyacı doğrultusunda bireylerin eğitim ve yeteneklerine bakarak bir demo yoluyla belirleyip istihdam etmekte başka bir çözüm yolu olabilir. Ülkemizde yapıla gelen KPSS, LGS, AYT ve daha birçok adı olan sınavlar içinde bu neslin evlatları boğulmaktadır. Gelin bir nesli daha KPSS mağduru olmadan kurtaralım.

Neden bir kurum yılda yüzlerce sınav yapmak zorunda kalsın ki. Başka kurumlarımız yokmuş gibi yüzlerce sınav bir kurumun tek eline bırakılmıştır. Bu faaliyetin ne kadar sağlıklı yapıldığı tartışmaya açık bir konudur. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ÖSYM nede KPSS sınavına karşı olan bir kişi değilim. Yapmış olduğum Araştırmalar ve değerlendirmeler ışığında KPSS sınavının o kadar da önem arz etmediği sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bundan dolayıdır ki LGS ve AYT gibi sınavlarla değerlendirmeye alınıp üniversiteye seçtiğimiz öğrencilerimizin 4, 5 veya 6 yıllık eğitimleri sonucu bir sınava tabi tutmak ne kadar da manidar ve ne kadar gereklidir biraz düşünmeliyiz. Biz 4, 5, 6 yıl boyunca yeterince sizleri eğitemedik de yeniden sınava Tabii olacaksınız... Ve daha bana bunun gibi birçok şeyi hissettirmektedir. Yapılan uygulamalar ya  sizlere neler düşündürüyor...!?

Değerli okurlarım yıllardır eleştirdiğimiz belki de eleştirmekten sıkıldığımız artık gına geldi dediğiniz ve korktuğumuz bu durum ve haller gelecek nesillerimizin kaygılarını artırmakla birlikte kişiler arasında ayrımcılık yapılıyormuş fikrini ortaya sürmektedir. En güzel örneği de mağlum “dayılar” yoluyla bir yere yerleşen yeteneksiz basiretsiz yapılan işten bihaber olan ve koltukları dolduran kişilerdir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner374

banner367

banner366

banner360

banner326