Türkiye, 50 yıl aradan sonra asgari ücret görüşmelerine sendikasız bir masa ile girdi. Yani, milyonlarca işçinin sesi olması gereken temsilciler bu yıl orada yok. Oysa asgari ücret masası, sadece bir ücretin değil; adaletin, emeğin ve alın terinin masasıdır.

Sendikaların yokluğu, sadece bir eksiklik değil, işçi sınıfının örgütlü gücünün sessizliğe terk edilmesidir. Bu tablo, emeği koruması gereken sistemin temsilden koptuğunu gösteriyor.

“ASGARİ ÜCRETİ BİZ BELİRLEMİYORUZ” SÖZÜ NE ANLATIYOR?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın “Asgari ücreti biz belirlemiyoruz” açıklaması, tartışmaları alevlendirdi. Bu ifade, doğrudan şu anlama geliyor: Asgari ücret artık patronun inisiyatifine bırakılmış durumda.

Kahramanmaraş Büyükşehir personeline ilk yardım eğitimi!
Kahramanmaraş Büyükşehir personeline ilk yardım eğitimi!
İçeriği Görüntüle

Devletin belirleyici olmaktan çekilmesi, emekçinin hakkını savunacak kurumsal mekanizmaların zayıfladığına işaret ediyor. İşçinin alın teri, masa başında değil; güç dengelerinin gölgesinde şekilleniyor.

TÜRK-İŞ’İN MASADAN ÇEKİLMESİ: TEMSİL KRİZİ

2024 yılında işçiler adına pazarlık yürüten Türk-İş Konfederasyonu, 2025 yılı görüşmelerine katılmayacağını açıkladı. Bu karar, milyonlarca çalışanın “temsil edilmeden” kaderine terk edilmesi anlamına geliyor. 7 milyon asgari ücretli doğrudan, 30 milyona yakın çalışan ise dolaylı olarak bu süreçten etkileniyor.

Temsilcinin olmadığı masada, işçinin sesi duyulmaz. Duyulmayan her ses, yoksulluğun biraz daha derinleşmesi demektir.

GERÇEKLER VERİLERLE ORTADA

2025 yılı için belirlenen net asgari ücret 22.104,67 TL, brüt tutar ise 26.005,50 TL olarak açıklandı. İşverenin toplam maliyeti 30.621,48 TL’ye kadar çıkıyor. Bu veriler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından resmen duyuruldu.

Ancak tablo bununla sınırlı değil. TÜİK verilerine göre Eylül 2025 enflasyonu %33,29, 12 aylık ortalama TÜFE ise %38,36 düzeyinde. Kira artış oranları yıl başında %58,5’e kadar yükseldi ve Ekim ayında dahi %38’in altına inmedi. Bu oranlar, maaş artışlarının enflasyonun gerisinde kaldığını açıkça ortaya koyuyor.

Kısacası, maaş kâğıt üzerinde artıyor, ama alım gücü her geçen ay eriyor.

GERÇEK ALIM GÜCÜNDE 6 BİN TL KAYIP

Yılın başında 22 bin TL maaş alan bir asgari ücretli, enflasyon ve kira artışları dikkate alındığında bugün aynı maaşla yaklaşık 16 bin TL’lik bir alım gücüne sahip. Bu da her ay yaklaşık 6 bin TL reel kayıp anlamına geliyor.

Kira, gıda, enerji ve ulaşım giderleri asgari ücretin neredeyse tamamını tüketiyor. Bir işçinin maaşı artık sadece barınma ve temel ihtiyaçlara yetiyor; eğitim, kültür ya da sosyal yaşam ise erişilemez hale geliyor.

SONUÇ: ADALET MASADAN KALKMAMALI

Asgari ücret bir rakam değil, bir vicdan meselesidir. Sendikaların çekilmesi, devletin “biz belirlemiyoruz” demesi ve işçinin masada temsil edilmemesi; emeğin değerini gölgede bırakıyor.

Gerçek adalet, ancak işçinin sesi masada duyulduğunda mümkündür. O yüzden çağrımız nettir: Sendikalar yeniden masaya dönmeli, sivil toplum sürece dahil edilmeli, ücretler, bilimsel veriler, reel enflasyon ve insanca yaşam ölçütleri dikkate alınarak belirlenmelidir.

Aksi halde, bu ülke artık “asgari ücreti” değil, asgari yaşamı konuşacaktır.