Şahin Balcıoğlu, BlombergHT’de Zeynep Özyol'un sunduğu 60 dakika programının canlı yayın konuğun oldu.

Başkan Balcıoğlu, burada yaptığı açıklamasında; “Birkaç gün sonra 10 ay olacak depremin üzerinden. Belirsizlik hala maalesef devam ediyor. Ekonomik olarak da yansımaları kötü olarak devam ediyor. İşte bu hafta. Sayın Bakan oradaydı. Hala orta ölçekli, orta hasarlı binaların ne olacağına henüz net olarak karar verilmiş değil. Yasal olarak bir şey yok. Söylenen birçok şey var ama bu ekonomik olarak çok sıkıntılar getiriyor. Bir defa başta orta hasarlı binaların orta hasarlı olduğunu kimse bilmiyor. Bilirkişi sıfatı altında atılan imzalar var. Dün sosyal medyada bir arkadaşımız bunları günlük takip ederken bir binanın yıkılışını yayınlıyordu. Bina bildiğimiz üç büyük depremden sonra zannediyorum 4- 5 büyüklüğünde, 300- 400 deprem görmüş bir binadan bahsediyoruz. Bir beton yığınından bahsediyoruz. Ve bu bina dün yıkılmak üzere dinamit konuldu ve patlatıldı ama bina yıkılmadı. Bittiğinde nereden başlayacağımız ile ilgili bir fikir yok, bir bilgi yok. Bunu daha sonra bunu neden anlattığımı daha sonra söyleyeceğim. Dolayısı ile ekonomide bu belirsizlikler varken de ekonomi yürümüyor. Bizim ekonomide olan sıkıntılarımız da maalesef Türkiye’nin ekonomisine etki ediyor. Nereden etki ediyor? Maraş küçük bir yer değil. Maraş Tekstil sektöründe Türkiye’nin büyük bir kenti. Yüzde 35 ipliğini üreten, yüzde 38 denimibi üreten bir kent. Paslanmaz çelik mutfak eşyalarında Kahramanmaraş çaydanlık, tencere, tava sektöründe Türkiye’nin yüzde 74 üretimini yapan bir kentti depremden önce. Biz ipliği üretemiyor isek, biz denimi üretemiyor isek Denizli, İzmir, İstanbul, Bursa, Adapazarı, Çorlu, Çerkezköy ham madde bulamıyor demektir. Ham madde bulamayınca ne olur? Fiyatlar otomatik olarak yükselir. Fiyatlar yükselirse ne olur? Ya iç piyasada fiyat yükselir ya da ithal edilir. İthalata çok sıcak bakmıyor devlet. İki şeyi ekonomide unutmamamız gerekir. Her şeyi yapabiliriz ama bu iki şeyi aklımızda tutmak kaydıyla yapmazsak zarar ederiz.

Biri para ürkektir, güvenli limanları ister. İkincisi biz dünyanın tek üreticisi ya da tek satıcısı değiliz. Tüm dünya ile rekabet ediyoruz ve birçok sektörde de Çin’le rekabet ediyoruz. Biz böyle yaptık diye yaparsak kimse altından kalkamaz. En basit örneği, mahallemizde market ya da bakkal vardı. Eğer bir bakkala gitmeyi bırakmışsınız, herhangi bir sebepten bir daha oraya gitmezseniz. Geçen yıl Kahramanmaraş 142 ülkeye ihracat yapıyordu. Biz bu ülkelere ihracat yapmadığımızda bu insanlar iyi niyetle bizi beklemezler. Ticaret devam ediyor, onlarda hayat devam ediyor. Dolayısıyla onlar bize en yakın rakiplerimizden bizden aldığı malları almaya başladı. Geri gelirler mi? Gelmeyecekler muhtemelen. Demin söyledim burayı tekrar konuşacağım diye. Bana sorarsanız ne istiyorsunuz, ne yapılabilir? Çok basit bir akılla ne olabilir? Biz lütfen yetkililere buradan sizin aracılığınızla rica ediyoruz. Ucuz kredi verin, bedava para verin bize bakın, bize şunu yapın. Bunları istemiyoruz, istiyoruz ama istemiyoruz bunları. Bizi bürokrasiye boğmayın sadece. Kağıtla evrakla uğraştırıp durmayın. Eğer arabanızla bir kaza yaparsanız kim sorumlu? Siz sorumlusunuz değil mi? Bırakın sorumluluğu bize, biz yapacağımızı yapalım. Zaten bu yüzden bir sürü mühendisimiz, bir sürü müteahhitimiz tutuklandı. Neden? Bu evleri siz yaptınız, bunlar yakıldı diye. Ama onlara izin veren buraya ev yapabilirsin, hatta on kat yerine on iki kat yapabilirsin diyen insanlar bırakın ceza almayı, tutuklanmaları ifade bile vermediler. Biz bürokrasiye boğulup hala onuncu ayda orta hasarlı ki orta hasarlı olduğundan kimsenin haberi yok binalara ne olacağını konuşuyoruz. Başka bir şey daha söyleyeyim. Yine bilir kişi raporunda, bir apartman yıkılmış ve bunun için rapor tutmuş. Apartmanın yapılış tarihi 1978. Bilirkişinin raporu da şu; nervürlü demir kullanılmamıştır. O yıl Türkiye’de nervürlü demir imalatı yok. Ama bilirkişi imzayı atmış ve devlet bunu bilir.

Kartla ödeme kabul etmeyen işletmelere uyarı geldi! Kartla ödeme kabul etmeyen işletmelere uyarı geldi!

Bilirkişinin bildiği ile de bu insanlara eziyet ediyor. Biz bir an önce ayağa kalkmaz isek, biz bir an önce çalışmaya başlamazsak biz bir an önce fatura kesip devlete KDV ödeyemez isek biz de batarız. Bir sürü insana da zarar veririz. Biz bürokrasi yasalar olmasın demiyoruz, yasalar olmalı ama bunlar ilk 6 haftada olmalıydı, ilk 4 haftada olmalıydı, ilk 8 haftada iki ayda olmalıydı. Doğru ya da yanlış bile olsa ki doğru olması herkesin arzusu. Yanlış bile olsa bir kural vardır sonra düzeltilir belki ama şimdi belirsizliklerle oyalanıyoruz. Kim ne yapacak bilmiyor? Ve önümüzde bir seçim var. İnsanlar yatırım yapacak mı yapamayacak mı belirsiz. Bizimle ilgili zaten biz ayağa kalkmaya çalışıyoruz. Nasıl kalkıyoruz? Siz iş adamı olsanız ne yaparsınız? Ben size sorayım. Lütfen cevap verin. İş yeriniz yıkılmış ve harıl harıl uğraşıyorsunuz ki ben kendimden örnekle söylüyorum. Sigortadan daha alamadığım para var. 10 ay oldu. Eğer bir hafta arabanızın kasko parasını yatırımayı kaçırsanız kaskoyu iptal ederler. Ama aynı sigorta size para ödemiyor. Bin tane bahanesi var. Her şeyi söylüyorlar. Şöyle diyorlar, böyle diyorlar ama hala paramızı alamadık. Bununla elimizde avucumuzda olan her şeyi götürdük, işimize yatırdık. İşletmenizi ayağa kaldıralım, çalışanımızın ekmek kapısını açalım diye. Biz de para kazanalım, çalışalım, müşterimizi kaybetmeyelim istedik. Elimizdekini vermişiz gitmiş. Bankadan yüzde 50 ile kredi almışız, o da bitmiş. Yüzde 50 ile bile olsa krediyi bulamıyoruz hala istediğimiz kadar. İnşaatı yaparken bir dünya da para harcamışız çünkü işyerini yeniden yapmışız. Devlette alacağımız şu kadar milyarlarca KDV’miz var. Orada duruyor, iş olmadığı için onları indiremiyorum ve biz çalışmaya çalışıyoruz. Bu kadar yokluğun içerisinde ne yapmamız lazım?” dedi.

Balcıoğlu, açıklamasının devamında ise çok ciddi problemlerin devam ettiğine dikkat çekerek, şunları söyledi; “Herkes elinden geleni yapıyor. Yani burada herkes beceriksiz biz çok akıllıyız manasında bir şey söylemedim. Herkes elinden geleni yapıyor ama bu koordinesizle herkes yerinde sayıyor. Dediğim gibi yani 10’uncu ayda hala orta hasarlı binaların yıkılacak ya da yapılacak olduğu, güçlendirilecek olduğu kararı verilemez mi? Doğru ya da yanlış verilebilir. Yani birileri kalkar sorumluluğu ben alıyorum der ki idareci iseniz alacaksınız, biz öyle yapıyoruz. Falanca makinayı alacağız, şu kadar bin Euro ödeyeceğiz diyoruz. Gidip bankaya imzayı atıyoruz ve bu çalışıp parasını ödeyecek diyoruz. Risk almak zorundasınız. Eğer idareci iseniz, yönetici iseniz birilerinin söz sahibi olup bu riski alması gerekir. Ama herkes birbirleriyle konuşuyor. Bir şeyler yapılıyor ama yapılan şeylerin hepsi sonuca ulaştırılmıyor ve dolayısıyla en büyük sıkıntı bir kez daha söylüyorum, biz müşterilerimizi kaybedersek bizim o müşteriyi bulma şansımız yok.

Birçok ülkeye bir sürü tekstil markalarına biz iş yapıyoruz. Yani dünya markalarının bir çoğuna iş yapıyoruz biz. Şimdi bunlar yoklar burada. Çünkü bizden alamıyorlar o kaliteyi. Biz iplikten başlayıp yapamazsak buralardan bulma şansları daha az.

Ama biz hep ayağa kalkma umuduyla yaşıyoruz. Zaten 6 Şubat’tan beridir bu umutla yaşıyoruz. Enkazın altındaki insanlar da dışarı çıkma umuduyla bekledi. Onuncu günde, on ikinci günde çıkan insanlarımız da bu umutla çıktı ve bu işte bir hafta daha dayanırım gibi bir kuralımız yok. Ama biz sonuna kadar dayanamıyoruz. Ama artık zorlaşmaya başladı. Yürümeye başladı. Kış geldi, insanlar barınma sorunu var. Yazın yatıyordu herhangi bir şeyin üstünde. Ama artık yağmur yağıyor. Geçen yıl. Hatırlayın. Seller oldu, insanlar öldü, çadırları aldı gitti, konteynırlar gitti, insan başını sokacak bir yer arıyor. Çocuğunu gözünün nurunu korumak istiyor. Bizim buna destek olmamız lazım. Şöyle ya da böyle bu bugün lazım. Yarın olmasa da olur belki.”

Editör: Haber Merkezi