Bir toplumun demokratik işleyişinde yaşamsal öneme sahip olan bu kavram, artık bir hak olmaktan çıkıp, bazı çevrelerce hukuksuzluğu perdelemek için kullanılan bir araca dönüşmüş durumda. Özellikle sosyal medya platformlarında, sahte hesaplar ve sözde “fenomen” kullanıcılar, hiçbir sorumluluk taşımadan, adeta infaz kararı verir gibi içerikler üretmekte ve hedef gösterme kampanyaları düzenlemektedir.

İşte tamda bu örnekte olduğu gibi...

C8Bb6Fa2 76E5 491C A910 F791Bf3C750B

Firmanın konuyla alakalı yaptığı ön açıklamada ateşin bir tarafa fazla yansıyıp bir tarafa az yansımasından kaynaklı etin bir kısmının az bir kısmının fazla biçmesinden kaynaklı fotoğrafa yansıyan kare böyle olmuş.

Bugüne kadar sürekli tam teşekküllü şekilde denetlemeler geçiren bir firma olarak hiçbir cezai işlem uğramamış ama linçe uğruyor.

Gerçek Gazetecilik Nerede Başlar, Nerede Biter?

Gazetecilik; “şüpheden sanık yararlanır” ilkesini, masumiyet karinesini ve kamu yararını merkeze alarak haber yapar. Ancak günümüzde bazı sosyal medya kullanıcıları, firma tabelaları, işletme fotoğrafları ve açık adreslerle kişileri açık hedef haline getirmekte; bunu da “basın özgürlüğü” kalkanının ardına gizleyerek meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

Oysa ki 5187 sayılı Basın Kanunu, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK), 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) ve özellikle 7418 sayılı Dezenformasyonla Mücadele Yasası, bu tür eylemleri açıkça suç olarak tanımlamış ve hukuki sınırlarını net şekilde çizmiştir.

Hangi Kanunlar İhlal Ediliyor?

Sosyal medyada yürütülen linç kampanyaları, birçok yasayı ihlal etmektedir. Örnek vermek gerekirse:

• TCK 216: Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek

• TCK 217/A: Kamu barışını bozmaya elverişli şekilde gerçeğe aykırı bilgi yaymak

Başkan Görgel;“Çocuklarımız için çok daha güzel Kahramanmaraş hedefliyoruz”
Başkan Görgel;“Çocuklarımız için çok daha güzel Kahramanmaraş hedefliyoruz”
İçeriği Görüntüle

• TCK 125–126: İftira, hakaret ve kişilik haklarının ihlali

• TCK 136: Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak paylaşılması

• KVKK: Kurumsal verilerin izinsiz kullanımı ve teşhiri

• Basın Kanunu Madde 12: Kuruluşların şeref ve itibarını zedeleyici yayın yasağı

Bu liste dahi tek başına, sosyal medyada yürütülen dijital linçlerin ne denli ağır birer suç olduğunu ortaya koymaktadır.

Kahramanmaraş Gerçeği: Yeniden Dirilen Bir Şehri Linç Etmek

6 Şubat depreminin ardından yerle bir olan Kahramanmaraş, esnafıyla, yerel basınıyla ve kurumlarıyla birlikte yeniden ayağa kalkmaya çalışmaktadır. Ne var ki bazı sosyal medya hesapları, mesnetsiz iddialarla firmaları hedef göstermekte ve bu yeniden dirilişin en kırılgan yerinden darbeler vurmaktadır.

Bu durum yalnızca bir firmaya değil, bütün bir şehir ekonomisine, kamu vicdanına ve yerel güven ortamına zarar vermektedir. Gerçek haberciliğin amacı yara açmak değil, yara sarmaktır. Ne yazık ki bu sorumluluğun yerini artık tıklanma hırsı almıştır.

Sorumluluk Nerede? Basın İlan Kurumu Nerede?

Dijital platformlarda içerik üretimi ve bu içeriklerden elde edilen reklam gelirleri herhangi bir denetime tabi değildir. Oysa ki Basın İlan Kurumu, yalnızca resmî ilan dağıtan bir yapı değil; aynı zamanda dijital mecraların da etik, mali ve meslekî denetimini sağlayan bir çatı olmalıdır.

Aksi halde kurum, Anadolu basınının gücünü zayıflatan bir gölge yapıya ve devletin sırtındaki pasif bir yüke dönüşür.

Çağrımızdır!

Bu toplumsal sorunun çözümü için acil ve kararlı adımlar atılmalıdır:

• Cumhuriyet Başsavcılıkları, sosyal medya üzerinden linç kampanyaları yürüten hesaplar hakkında derhal soruşturma başlatmalıdır.

• Basın İlan Kurumu, dijital medyada içerik ve reklam geliri denetimini düzenleyen kapsamlı bir mevzuat hazırlamalıdır.

• RTÜK ve BTK, sosyal medya yayınlarının içeriğini daha sıkı denetlemeli ve gerektiğinde cezai yaptırımları devreye sokmalıdır.

• İçişleri Bakanlığı, organize dijital karalama kampanyalarının odağını tespit ederek, kurumlar arası eşgüdümle yasal süreci yürütmelidir.

Son Söz: Ya Susarsak?

Kendilerini “fenomen” olarak pazarlayan bu sosyal medya soytarıları, her geçen gün daha pervasız hale gelmekte ve hukuku hiçe sayarak kendilerini adeta birer “infaz mercii” olarak konumlandırmaktadır.

Bu yalnızca bir basın özgürlüğü suistimali değil; aynı zamanda hukuk devletine, toplumsal barışa ve kamu düzenine yönelik doğrudan bir tehdittir.

Eğer sustuğumuz her linç, bize bir adım daha yaklaşacaksa; susmak artık bir tercih değil, bir ihanettir.