Kahramanmaraş’tan Yalova’ya taşınan 17 Ağustos depreminin mucize ismi o geceyi anlattı! 

İsmail Çimen, Yalova'da yakalandığı depremde henüz 5 yaşındayken enkaz altından 172 saat sonra kurtarılarak bir mucizeye imza attı.

Kahramanmaraş’tan Yalova’ya taşınan 17 Ağustos depreminin mucize ismi o geceyi anlattı! 

Kahramanmaraş’tan Yalova’ya taşınan 17 Ağustos depreminin mucize ismi o geceyi anlattı! 

İsmail Çimen, Yalova'da yakalandığı depremde henüz 5 yaşındayken enkaz altından 172 saat sonra kurtarılarak bir mucizeye imza attı.

17 Ağustos 2019 Cumartesi 12:06

Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde yaşarken, 1996'da Yalova'nın Çınarcık ilçesine taşınan Fatih Çimen, hemşerisi olan Müteahhit Veli Göçer'in yanında inşaat bekçisi olarak çalışmaya başladı. Fatih ve Şerife Çimen çifti, bir süre sonra biriktirdikleri paralarını peşinat olarak verip Göçer'den satın aldıkları daireye taşındı. Ancak kalan borçlarını ödeyemeyince, Göçer, "Daireyi boşaltın" dedi. Bu sırada 17 Ağustos depremi oldu. Çimen çifti depreme, 4 çocuğuyla birlikte, Çamlık Sitesi'ndeki bu evde yakalandı. Enkaz altında kalan aileden Fatih Çimen ile kızları Sevgi, Mine ve Merve öldü. Anne Şerife Çimen ise bir bacağı yaralı olarak çıkarıldı. Ailenin tek erkek çocuğu 5 yaşındaki İsmail ise depremden 172 saat sonra kurtararak bir mucizeye imza attı. Annesiyle birlikte yaşamını Yalova'da sürdüren İsmail büyüdü ve üniversiteli oldu. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü öğrencisi olan İsmail yaşadıklarını SABAH'a anlattı: "Enkaz altında kaldığım süre boyunca hiç korkmadım, acı duymadım, acıkmadım, susamadım. Öleceğim diye endişe etmedim. Hastanede duyduğum annemin sevinç çığlığı beni hayata bağladı. O bana, ben ona bağlanarak hayata yeniden başladık. 2 yıl hastanede kaldım. Medyatik oldum, dünya beni tanıdı ama adımı kullanarak yardım kampanyası başlatanlardan hiç biri bize ulaşmadı. Hiçbir yardım görmedik. Acımızı kullananların bizde yarattığı deprem bizi daha çok yaraladı. Babama ve kardeşlerime olan özlemim hiç bitmese de 5 yaşında 172 saat sonra enkazdan çıkan bir çocuk olarak şimdi hayatın enkazının altında kalmamak için hedeflerime ulaşmaya çalışıyorum. Depremlerden ders çıkartılmalı ama kimsenin bir şey çıkarttığı yok."

GURUR DUYUYORUM

Ayağı 5 santimetre kısa kalan ve Yalova'da bir kafede çalışan anne Şerife Çimen ise şöyle konuştu: "O gece kıyamet gecesiydi. Gözümü açtığımda hastanede kanlar içindeydim. Kopan bacağım yanımdaydı. Yoğun bakımdan çıkınca refakatçiden, okuduğu gazeteyi istedim. Vermek istemedi. Israr edip elinden aldığımda ölen yavrularımın ve eşimin fotoğraflarını gördüm. Onları kaybettiğimi o anda öğrendim. İsmail'imin hayatta kalması mucizeydi. Hemşirenin yanıma getirdiği anda sanki kalbim yeniden çalıştı. İsmail'in kurtarılışının simge fotoğrafını reklam olarak kullananlara açtığımız tazminat parasını kazanıp bize vermeyerek yiyenler gibi onlarca insanlık enkazının altında kaldık. İsmail'le gurur duyuyorum. Okulunu dondurup, asgari ücretle çalışmaya başladı. Ben günlük 60 lira yevmiye ile çalışarak hayatta kalma mücadelesi veriyoruz.

ERKAN BEBEK'İN HAYALİ ÜNİVERSİTE

MARMARA Depremi'nin ardından İzmit'i ziyaret eden eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın kucağına alıp severken burnunu sıkmasıyla dünyanın "Erkan Bebek" olarak tanıdığı Erkan Işık (20), bu yıl üniversite sınavlarında istediği bölüme yerleşemeyince gelecek yıl hayalini kurduğu üniversiteyi kazanabilmek için yeniden hazırlıklara başladı. Boş zamanlarında çiğ köfte salonu işleten babasına yardımcı olan Işık, yurt dışında yabancı dil öğrenmek ve üniversite eğitimi için destek istiyor. Işık, "İlkokul ve kolej eğitimim boyunca Kadir Has Vakfı'nın burslarıyla okudum. O yıllarda tanınmış insanlar da benim üzerimden reklamlarını yaptı, birçok sözler verdiler ama hiçbirini yerine getirmediler. Clinton'un olduğu bir ortamda o dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bize ev sözü vermişti fakat aradan 6-7 yıl geçti, konu kapandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gençlere eğitim konusunda öncülük ediyor, önünü açıyor. Alacağım eğitimle ülkeme katkıda bulunmak istiyorum" diye konuştu. Bill Clinton ile İstanbul'da bir açılışta ve bir de Çırağan Sarayı'nda görüştüğünü, doğum gününde ve sünnet düğününde kendisine hediyeler gönderdiğini anlatan Işık, "Kendisine çiğ köfte ikram etmeyi istiyorum. Beğeneceğinden şüphem yok" dedi.

UNUTMAK MÜMKÜN DEĞİL

MARMARA Depremi'nde Sakarya'da yaşayan ailesinden 4 kişiyi kaybeden Mehmet Aktürk, aradan 20 yıl geçmesine rağmen yakınlarının acısını yüreğinde taşıyor. Marmara Depremi'nde Ankara'da vatani görevini yapan Aktürk, komutanlarının vasıtasıyla helikopterle Sakarya'ya geldi. Erenler ilçesi Çaybaşı Yeniköy Mahallesi'ne giden Aktürk, evlerinin yıkıldığını gördü. Depremde annesini, kız kardeşini, dedesini ve babaannesini kaybeden Aktürk'ün acısı, aradan 20 yıl geçmesine rağmen tazeliğini koruyor. Aktürk, "Evin çatısını görmediğim andaki hislerim için kelimeler kıyafetsiz kalır çünkü o anı yaşayan bilir. Dünyam yıkıldı. İki kız kardeşim ufaktı onlar sağ çıktı, dört yakınımı kaybettim, babam sakat kaldı. Babam 8-8.5 sene yatalaktı, 2008'de kaybettik. En çok babamı teselli bulmuştum kendime. Diğerlerinin acısını onunla unuttum, bir de sağ kurtulan iki kız kardeşim... Anlatmaya kelimeler kıyafetsiz kalır. 20 yıl öncesi aklıma geldiğinde tabii ki hüzünleniyorum, unutmak mümkün değil" dedi.

17 AĞUSTOS; KEŞKE HİÇ GELMESEN...

ARMARA Depremi'nin en ağır tanıklarından biri Beyhan Softaoğlu... O, Gölcük'te eşini, kızını ve sağ kolunu göçük altında bıraktı. "Büyük depremin üzerinden 20 koca yıl geçti, daha dün gibi" diyen Softaoğlu, o hiç dinmeyen acıları kalbine yükledi. Yüzüne de bir gülücük kondurdu. "Hayat devam ediyor diyorlar ya işte öyle devam ediyor. Yürekte bitmeyen acı, yüzde bir gülümseme" diyor. Ve her gelen 17 Ağustos'ta dilinden "17 Ağustos keşke hiç gelmesen' cümlesi dökülüyor. 17 Ağustos'ta saatler 03.02'yi gösterirken yaşadığı kabusu ise şöyle anlatıyor: "Eşimle balkonda oturuyorduk. Kızım da, bir arkadaşıyla odasındaydı. Benden içecek bir şey istedi. İşte o dakika sallandık. Eşim balkondan bağırıyordu. Ortalık zifiri karanlık. Kızım bana sarıldı. Sonra bayılmışım. Uyandığımda taşların içindeydik. Kızımın kafası karnımda. Belden aşağısını göremiyordum. Kolum kopmuş, sonra fark ettim. Yani o kolumla en son kızımın başını okşayabilmişim. Kabustu. 3 gün kaldık göçün altında. 17 yaşında gencecik bir kızdı yavrum. Hastenede aylar sonra öğrendim yavrumun ve eşimin öldüğünü... (SIRRIBERK ARSLAN GÜL KİREKLO)

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner374

banner367

banner366

banner360

banner326