Türkiye'de sıradan insanların gündelik hayatında siyasetin neden bu kadar merkezi bir yer tuttuğu merak edilebilir. Devlet kurumlarının iyi kurulmuş olduğu ülkelerde, siyaset birincil öncelik değildir. Daha az kurumsallaşmış devletlerde ise siyaset gerçekten önemlidir. Bu ülkelerde siyaset, sosyal, kültürel ve ekonomik konularda köklü değişiklikler yapma potansiyeline sahiptir.
Geleneksel olarak siyasetin her şeyin önüne geçtiği Türkiye'de, ülkeyi iyi ya da kötü bir hükümetin yönetmesi gerçekten önemli. Ancak Türk insanı sadece iç siyasetle ilgilenmiyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun halefi olan Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası politikada belirleyici bir rol oynamaktadır. Dış meseleleri yakından takip eden Türk kamuoyu, Türkiye'nin bölgesel bir güç olarak yeniden ortaya çıkmasını büyük bir heyecanla desteklemektedir.
Türk insanının bu yüksek siyasi profiline bağlı olarak Türk siyasetinde bitmeyen bir gerilim sürüyor. Bu kalıcı siyasi gerilimin arkasında birkaç neden var. Her şeyden önce, siyasi partiler arasında köklü bir yaklaşım farklılığı vardır. Hem iç hem de dış meselelerde, iktidar Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) veya genel olarak Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında büyük bir uçurum var. Din, devlet, milliyetçilik, tarih vb. kritik konularda fikirleri büyük ölçüde farklılık gösterdiğinden, bu siyasi gerilim ideolojik bir mücadeleye dönüşür.
Üstelik AK Parti son yirmi yıldır siyasi iktidarda. Türk seçmeninin çoğunluğunun desteğini almayı başaran AK Parti'nin aksine, CHP %25 civarındaki oy oranıyla sosyolojik olarak kapana kısılmış durumda.
Araştırma enstitüleri sürekli olarak AK Parti'nin oy kaybının muhalefet partilerinin yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması için yetersiz olduğunu gösteren seçim anketleri yapıyor. İYİ Parti (İP) son dönemde oy oranını artırsa da, milletvekili Lütfü Türkan'ın çatışmada öldürülen bir yakını olan protestocuya küfretmesi hem yükselişini durdurmakla kalmadı, hem de oy oranında iki puanlık düşüşe neden oldu.
Muhalefet partilerinin AK Parti'nin seçim başarısını aşamaması siyasi söylemlerini bozdu. AK Parti kısa bir süre muhalefet partilerinin saldırganlığından olumsuz etkilendi. Ancak seçmenlerin büyük bir çoğunluğu böylesine saldırgan bir siyasi tavrı tasvip etmiyor.
Merkez Bankası'nın faiz oranlarını düşürme kararı ve döviz kurlarının ani yükselişinin ardından muhalefet partileri, hükümetin halk desteğini kaybedebileceğini beklemeye başladılar. Ancak CHP'nin bir mali kriz olasılığına yönelik açık coşkusu, Türkiye'nin ekonomik refahı pahasına AK Parti hükümetinin düşmesini hararetle arzuladığını kanıtlıyor.
Ayrıca CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümeti gayri milli olmakla suçladı. En hafif tabirle, PKK terör örgütüyle organik bağı olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile zımni ittifak yaparken, milliyetçi-muhafazakar cepheyi milliyetsizlikle suçlamak en hafif tabirle rezalettir.
Kısacası Türk siyasetinde süregelen gerilim, muhalefet partilerinin genelde Cumhur İttifakı özelde ise AK Parti'nin seçim başarısını aşamamasından kaynaklanmaktadır.
