Efiloğlu: “Aile, İnsanın Dünyaya Açılan İlk Penceresidir”
Efiloğlu: “Aile, İnsanın Dünyaya Açılan İlk Penceresidir”
İçeriği Görüntüle

Tarih, şehirlerin hikayesini iki şekilde yazar: Ya yıkılışlarıyla ya da küllerinden nasıl doğduklarıyla.

6 Şubat sabahı, bu kadim şehir için tarihin en acımasız kalemi devreye girdi. Gök kubbemiz üzerimize çöktü, 12.622 canımız bir anda yıldızlara karıştı ve on binlerce yuvamız, anılarımızla birlikte enkaz yığınına döndü. Kahramanmaraş, kelimenin tam anlamıyla bir “açık kalp ameliyatı” masasına yatırılmıştı; kalbi durmuş, damarları kopmuştu.

O sessizliğin ardından, hayatta kalmanın ağır sorumluluğuyla bir soru yankılandı: Bu ameliyatı kim yapacak? Bu şehri kim yeniden hayata döndürecek?

ALTYAPI: GÖRÜNMEYEN KANAMAYI DURDURMAK

Ameliyatın en kritik aşaması, gözle görülmeyen iç kanamayı durdurmaktı. Deprem, şehrin sadece binalarını değil, yerin altındaki tüm damar sistemini parçalamıştı. Teknik raporlar, bir hekimin teşhisi kadar net ve acıydı: Şebekeye verilen her 100 litre sudan 80 litresi, kırık borulardan toprağa sızarak kayboluyordu. Bu, %80’lik bir iç kanamaydı.

Bu rakam, bir istatistik değil, bir ölüm fermanıydı. Altyapı, bir tercih değil, bu şehrin hayatta kalma mücadelesiydi.

İşte o an, baş cerrah neşteri eline aldı. Fırat Görgel ve ekibi, tarihin en büyük ve en riskli operasyonunu başlattı. 20 Milyar TL’lik devasa bir kaynakla, 11 ilçede, 136 farklı noktada, tam 2.350 kilometre boyunca, şehrin kopan damarları, titiz bir cerrah hassasiyetiyle birbirine bağlanıyordu.

CERRAHIN EN ZOR ANI: HASTASININ YAKARIŞI VE O MÜMTAZ SÖZ

Elbette, hiçbir açık kalp ameliyatı sancısız olmaz. Ameliyat masasında yatan şehrin bedeni sarsılıyordu. Hepimiz yorulduk. Toza, çamura, gürültüye bulandık. Sosyal medyada, sokakta, haklı bir yorgunlukla sesimizi yükselttik: “Başkan bu ne hal? Bu çile ne zaman bitecek?”

Bu, bir isyan değil, acı çeken bir hastanın yakarışıydı. Ve iyi bir cerrah, sadece kesip biçen değil, aynı zamanda hastasının ruhunu duyan, onun acısını anlayan ve ona şefkatle dokunandır. Fırat Görgel, o sınavı, bir liderin verebileceği en cesur ve en vicdanlı tavırla verdi. Ameliyatın ortasında durdu, hastasının gözlerinin içine baktı ve tarihe not düşülecek o mümtaz sözleri söyledi:

“Yeri geldi çok ağır eleştirildik… Ama biz bu eleştirileri kâr saydık. Sabrettiğiniz için her birinize teşekkür ediyor, helallik istiyorum.”

Bu, bir özür değildi. Bu, “Acınızı anlıyorum, bu zorlu süreci birlikte atlatacağız” diyen bir cerrahın, hastasına verdiği güvenceydi.

ZAMAN ATLAMA: 5 YIL SONRA, AMELİYATIN MUHTEŞEM SONUCU

Şimdi bir anlığına gözlerimizi kapatalım ve 5 yıl sonrasına, 2030’un Kahramanmaraş’ına gidelim. Ameliyat bitmiş, hasta ayağa kalkmış ve koşmaya başlamıştır.

Bugünün tozu toprağı, o günün ferahlığına dönüşmüştür. O gün bir vatandaş olarak hayatımız nasıl mı olacak?

• Sabah uyandığınızda, musluğu açtığınızda bir an bile tereddüt etmeyeceksiniz. Çünkü o günlerde yapılan devasa altyapı yatırımı sayesinde, şehrin suyu kesintisiz, temiz ve basınçlı akacak. %80’lik kayıp-kaçak oranı, tarihin tozlu raflarında kalmış bir kabus olacak.

• İşinize giderken, bugün sizi çileden çıkaran trafik sıkışıklığı yerine, Kuzey ve Güney Çevre Yolları gibi yeni açılmış arterlerde hızla ilerleyeceksiniz. Göksun Tünel Kavşağı gibi o günlerde “ümitleri yeşerten” projeler, artık hayatın bir gerçeği olacak ve size her gün saatler kazandıracak.

• Akşam ailenizle, bugün inşaatını gördüğünüz Çınaraltı Sosyal Tesisleri’nde ya da Aliya İzzetbegoviç Millet Bahçesi’nde huzurla çayınızı yudumlayacaksınız. Çocuklarınız, o dev kütüphanenin rafları arasında bilgiyle büyüyecek.

• Kırsaldaki çiftçimiz, o günlerde döşenen sulama borularıyla bereketlenen tarlasından aldığı mahsulü, yine o günlerde yapılan 1.000 kilometrelik köy yolları sayesinde pazara kolayca ulaştıracak.

İşte bugünkü sabrın, o günkü karşılığı bu olacak. Bugünkü fedakarlık, yarının konforu ve refahı olarak bize geri dönecek.

GELECEĞE BIRAKILAN EN BÜYÜK MİRAS

Sonuç olarak, bugün şahitlik ettiğimiz şey, sadece bir inşaat faaliyeti değildir. Bu, bir şehrin enkazın altından çıkarılıp, geleceğe hazırlanmasının destansı hikayesidir.

Ve yıllar sonra, torunlarımız bize bu günleri sorduğunda, onlara gururla anlatacağız. O zorlu ameliyatı, o sancılı günleri ve o günlerin sonunda kazanılan muhteşem zaferi…

O gün geldiğinde, birileri “Fırat Görgel” dediğinde, bizler, bu tarihi ameliyatın canlı şahitleri olarak, hikayenin tamamını bilerek ve gururla cevap vereceğiz:

“O mu? O, bu şehrin en zor gününde neşteri eline alan, eleştiriyi kâr sayıp hastasından helallik isteyen ve durmuş bir kalbi, 5 yıl sonra maraton koşacak kadar güçlü bir şekilde yeniden çalıştıran cesur cerrahıdır.”